Bir iki aydır, bir kitabı başlayıp bitiremiyorum. Biraz havalardan, biraz kitapla ruh hallerimiz uyuşmadığından, biraz sinema ve dergilerin albenisine kapıldığımdan, biraz ... "Her Şeyin Sonundayım"ın yayınlanacağını duşmuş, sabırla beklemiş, çıkar çıkmaz almıştım. Ama alır almaz paylaşınca, "Yaşamın Ucuna Yolculuğun" un hayaletlerin azizliği yüzünden bilmem kaç kez postaya verildiği halde bir türlü basılmış halde Tezer Özlü'nün eline geçememesi gibi, "Her Şeyin Sonundayım" da ancak bana ulaştı.
"Sevgili Ferit, Bu sabah mektubunu bulmak, okumak, bana hem yaşamı hem de sonundaki ölümü daha dayanılır kıldı. Birden yüksek dağlar, henüz boz rengi olan yamaçlar, tepelerdeki beyaz kar, sessiz, küçük İsviçre köyleri anlam kazandı ve buraya geldim geleli ilk kez ayağım yere değdi..." Tezer
Iki dostun, birbirine yazdığı mektupları okumak... Yazdıklarında, sadece senin bilmeni istediği kadar kendini açan bir yazarın, özel hayatının önünde açılması... Okur olarak ne kadar bilmek istesem de, düşünmeden edemiyorum eğer yaşasaydı Tezer Özlü bu mektuplarının yayınlanmasını ister miydi diye. Anlaşılıyor ki, Ferid Edgü de bu konuda çok düşünmüş, kararsız kalmış. Ama nedense, sonunda, hepimize yazarın kendine ait odasına elimize kitabı alıp girme hakkını vermeyi seçmiş.
Önsözden : “Her yazarın kendine ait (Virginia Woolf’un deyişiyle) bir odası olduğuna ve bu özel odaya, eline kitabı alan herkesin girmeye hakkı olmadığına inandığım için. Bugün, Tezer’in tüm yakınlarının izni, hatta isteğiyle, bu mektupları yayımlarken önemle belirtmek istediğim bir nokta var: Tezer, hastalığının düşüşe geçtiği dönemlerde (bazıları klinikte) yazdığı mektuplarda, yaşadıklarını dile getirdiği kadar, saplantılarını, (sözcüğü bağışlayın) sabuklamalarını da dile getiriyor. Okur, bu mektupları bu gerçeği göz önünde tutarak okuyup anlamalıdır.” Ferid Edgü
Tezer Özlü'nün dili, gündelik hayatını anlatırken de, hastalığından ya da ilişkilerinden bahsederken de, kitaplarındakiler kadar özel ve özenilmiş. Bir yandan merakla ama öte yandan gizlice anahtar deliğinden bakar gibi utana sıkıla okuyorum. Aklım, bir insanın özel hayatı öldükten sonra göz önüne serilmemeli diyor.
Hamiş: "Her Şeyin Sonundayım", Sel Yayınları, 2010
Bu yazida italik olan disindakiler blog yazarinin cumleleri sanirim. Tezer Ozlu'nun bir kitabini okudum, cok az fikrim var ama, hissettigim ne ise, bu blogun yazari bu hislerimi tanimlamama yardimci olabilecek isigi tutmus, tesekkurler. Bu kitap gorselinin altinda, yayinevi ve yaimlanma yili yer almaliydi diye dusundum. Nurdan
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilEvet, yazıda italik kısımlar kitaptan alıntı. Uyarı için teşekkürler.
YanıtlaSil