A’cım,
Annenin, yemeye doyamadığım sakızlı kurabiyelerini de, senin mektubunu da bu sabah aldım. Pamuk şekerini, tombul yanaklarından, her bir kurabiye için ayrı ayrı öpüyorum. Yolladığı tarife göre pişen ilk kurabiyeleri de, sana postalayım diyorum. E, artık ilk denenen yemekleri tatma şerefi benden sana geçmiştir.
Ruh halim ve sağlığım, yavaş yavaş toparlanıyor. Öğleden sonranın bir kısmını, bahçedeki küçük söğüt ağacının altında, kitap okuyarak geçiriyorum. Zorunda kalmadıkça, gündüzleri sokağa çıkmıyorum, insanlarla konuşmaya, tanışmaya zırnık kadar isteğim yok. Küçük yerin dedikodusu bol olur, gerçi büyük yerin dedikodusu da boldur ama kalabalıktan pek duyulmaz , o başka. Ben hava kararınca çıkıyorum sokağa, herkes evine çekilip, sokaklar kediler, köpekler ve bana kalınca.
Bak şimdi sana, buraya geldiğimden beri elimden bırakmadığım Edip Cansever kitabından bir şiir yazayım. Biliyorum çok seversin Cansever'i, bu kitap da senin kitaplığından aşırma zaten.
Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda
Meltemi senden esen
Soluğu sende olan
Yeni bir başlangıç vardır
Parmağını sürsen elmaya, rengini anlarsın
Gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın
Onu işitsen, yuvarlağı sende kalır
Her başlangıçta yeni bir anlam vardır.
Nedensiz bir çocuk ağlaması bile
Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır. “
Hamiş: Rilke'nin Duino Ağıtlarını burdaki kitapçıda bulamadım. Belki halk kütüphanesinde vardır, neden şimdiye kadar aklıma gelmedi ki?
Öpüyorum, özlemle.
t.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder