Adelheid von der Marwitz’e (1)
Saglio (Bergell, Groubünden) (2)
11 Eylül 1919
Benim sevgili genç arkadaşım,
Mektubunuz bana çok yanlı sevinçler verdi, bırakın da size, hiç değilse, bir kaçını sayayım: her şeyden önce, tek tük insanların acıya katlanmış yüreklerinden aldıkları taze güç ve inançla yaşamlarını yeni baştan kurmaya başlamaları sevindirici bir olay, çokları da, yerlerinde dikilip geriye bakarak kara düşüncelere ve sonunda umutsuzluğa ve miskinliğe düşecekleri yerde böyle yapmayı bir deneseler. Kafamızla da duygularımızla da düşünsek, tez elden yapılacak tek şey: doğaya, güçlüye, ilerleyene ve aydınlığa tam bir güvenle sarılmak, en küçük, en güncel işte bile ileriye yönelmektir. Hevesle atıldığımız her yeni iş, önümüzde henüz tam açılmamış ufukları araştıran her bakış, yalnız şu anı ve bundan hemen sonrakini değiştirmekle kalmaz, içimizdeki geçmişi de değiştirir ve dokularımıza işler ve hani şu ‘acı’ denen ve neden oluştuğunu bilmediğimiz yabansal nesneyi - belki de içerdiği yaşamı hızlandıran öğeleriyle – eritir ve kanımıza katar.
En derinden duyulmuş ölümler bile, arkasında kalanın yaşamını sürdürmesini engelleyememiştir, çünkü o (ölüm) özünde, bizim karşıtımız değil, - kimi zaman düşündüğüm gibi – ancak, bizim en canlı dakikalarımızda duyduğumuzdan daha çok yaşamı bilendir. Bana öyle gelir ki, tüm korkunç ağırlığıyla üstümüze çökerten sanki bizi yaşamın daha derin, daha içerikli katlarına itme görevini yapmaktadır ki, böylelikle bu derinlerden daha bir güçlü çıkıp kalkınalım; çok genç yaşta edindiğim bu deneyimin doğruluğuna, sonraki deneyimlerimde, başım acıdan acıya çarptıkça inandım.
Buradaki yaşam bize bir kez verilmiş, bunu yaşamamız gerekiyor, karşılaştığımız her şeyi, iyi karşılayıp benimsemek zorundayız, böyle yapmazsak eğer, yalnızca onu (yani yaşamı) anlamak ve ona egemen olmak için, olağanüstü bir yapıya sahip duyularımızla nereye yönelebiliriz? Sonra, Tanrının bize hayranlık duymamız için bağışladıklarını nasıl görmezlikten gelebiliriz? Bu hayranlık da geleceğe, sonsuz hayranlığa bir hazırlık olamaz mı?
Sizin canlı ve sevinçli satırlarınızı bu anlamda okuyup tüm yüreğimle düşüncelerinize katılmak, sevincimin geniş ve ayrı bir açısını oluşturuyor. Ve bu görüşte sanıyorum ki sizi iyi tanıdım: Böylesi kararlı bir atılımla yükseklere uzanacağınızı, nasıl olduysa çok önceden sezmiştim ve işte: düşündüğüm oldu şimdi, eski mektuplarınızı iyi anladığımı ve geleceği gördüğümü düşünmekle, içimde bir doyum ve onur duymaktayım.
Çocukluğunuz ve ilk gençliğinizin uzun yıllarını geçirdiğiniz ve alışık olduğunuz bir yere yeni bir görevle gitmiş olmanız ve orada yeni ödevler ve çalışmalara istek duymanız, günlük çalışmaların başarısının sağladığı rahatlıkla yaşamdan duyduğumuz tadın artması… bunlar öyle güzel şeyler ki, arkadaşınıza ancak tüm bunların süregitmesini dilemekten başka bir şey kalmıyor ki bunun garantisi de gençliğiniz, iyi niyetiniz ve cesaretle atıldığınız yolun doğallığıdır. Sizin yaşınızda ve sizin tuttuğunuz yolun tutmuş gençlerin arasına katılıp, onların havasına girmek, son kerte güzel, son kerte övülmeye değer bir davranış ve bunun nasıl ödüllendiğini de, şimdiden, görmeye başladınız. Yazdıklarınızdan, çevrenizdeki küçük topluluğun sempatisini kazandığınız anlaşılıyor; onların bu yakınlığına siz de – benim anlayışımla – karşılık verin: Topluluğunuza katılıp aranızda bir saat geçirmeyi ne kadar isterdim. Sevinç ve içtenlik içinde, sizlerin her birinize bir şeyler vererek ve yine sizlerden bir şeyler alarak…
Çalışmalarım, bu ara, hiç de verimli değil. Bunun suçu ne yazık ki, bende. Son yılların molozlarını üzerimden silkip, yeniden süren dallarımı, yapraklarımı dışarıya uzatamıyorum, içimde kımıldamalar var, ama dıştan bakınca molozdan ve boşluklardan başka bir şey görünmüyor, görünüşte hiçbir gelişme yok. Herhangi bir yerden yola çıkıp yürümem gerek, hemen şimdi şu anda başlamam… bunu bildiğim halde, bir türlü başlayamıyorum. Umduğum kimi şeylerden garip bir yardım bekliyor gibiyim. Ne bileyim, doğa ile geçmişe değinen kimi şeyle, uzun süre baş başa kalacağım, küçük, eski bir ev, eski bir bahçe, böyle bir yardım olmaksızın, ruhumun en derin yerlerinden, yeniden fışkıracak olan kaynakları bulamayacağımı sanıyorum. Erkek kardeşiniz Bannie’ye (3) de bu gereksinmemden söz ettim; bana candan bir içtenlikle hak verdi.
Her hangi bir köşede, böyle bir yeri arayıp bulmam gerekiyor. Şimdi bulunduğum yer de, aşağı yukarı düşündüğüm gibi bir yer. Ancak, kuşkusuz, geçici olarak: Bu dağ köyünde (İtalya sınırına bir saatlik uzaklıkta) eski bir Palzzo Salis, onbeş yirmi yıldır otel olarak kullanıldığı halde, eski mobilyalarını, biçim verilmiş şimşirlerle çevrili eski bahçesini olduğu gibi korumuş bir yer. Üstelik bana Kontun başka konuklara gösterilmeyen kitaplığını da açtılar: tam istediğim gibi, büyük bir oda. Benim eski odama benziyor, tertip ve düzen bakımından. Esen kalın! Ben, kalabildiğim sürece İsviçre’de kalacağım. Mektubunuzu bekliyorum. Bu adrese gelenler her zaman elime geçer.
En dost duygularımla
Rilke
(1) Adeelheeid von der Marwitz (1894-1944) : Beernhard von der Marwitz’in küçük kardeşi. Rilke kendisine bu mektubu yazdığı sırada keman öğrenimine kendini vermişti. Yaşamının son yıllarında ‘Halle’ kentinde başhemşireydi.
(2) Graubünden : İsviçre’nin en büyük ve en dağlık kantonu.
(3) Banni, Bernhard von der Marwitz (1880-1918). Birinci Dünya Savaşı sonlarında Valenciennes (Fransa’da) aldığı yara sonucu, savaş alanındaki gezici Asker Hastanesinde yaşamını yitiren genç ozan.
Kaynak : Rilke Seçme Mektuplar (Cem Yayınevi), Çeviren Melahat Togar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder