1 Mart 2011 Salı

Yaratma Cesareti, Rollo May



“Şimdi artık bilinç dışının teknikler ve makinelerle olan ilintisinden doğan birtakım ikilemleri göz önüne alıyoruz. Toplumumuzda hiçbir bilinçdışı ve yaratıcılık tartışması bu zor ve önemli sorunların uzağında kalamaz.

Şaşırtıcı ölçüde mekanize olmuş bir dünyada yaşıyoruz. Usdışı, bilinçdışı fenomenler bu mekanizasyona karşı daima bir tehdit oluşturuyorlar. Şairler çayırlarda ya da tavan arasında hoşa giden yaratıklar olabilirler, ama montaj hattına sokulan bir çomaktırlar. Düzenekleşme tek biçimliliği, önceden bilinirliği ve düzenliliği gerektirir; ve tam da bilinçdışı fenomenlerin özgün ve usdışı olmaları olgusu, kentsoylu düzen ve tek biçimciliğe yöneltilmiş reddedilmez bir tehdittir.

Bu, modern Batı uygarlığımızda insanların bilinçdışı ve usdışı deneyimlerden korkuyor olmalarının bir nedeni. Çünkü bu usdışı ve bilinçdışı deneyimlerde, derin tinsel kuyulardan kabarıp yükselen gizlilikler, dünyamız için esas oluşturmakta olan teknolojiye hiç mi hiç uymazlar. İnsanların bugünlerde diğerlerindeki kadar kendilerindeki usdışı unsurların da korkusuyla yapmaya çalıştıkları, kendileriyle bilinçdışı dünya arasına araçlar ve düzenekler yerleştirmektir. Bu onları usdışı deneyimin tehdit edici ve ürkütücü yanlarıyla kuşatılmaktan korur. Teknoloji, teknikler ya da mekanizmaların kendilerine karşı bir şey söylemediğimin anlaşılabileceğinden eminim. Söylediğim, teknolojinin, biz ve doğa arasında bir tampon, kendi yaşantımızın daha derin boyutları ve kendimiz arasında bir engel olarak hizmet görme tehlikesinin sürekli var olduğudur. Araçlar ve teknikler bilincin bir uzantısı olmalıdırlar, oysa kolayca bilinçten bir korunma da olabilirler. Bu durumda araçlar savunma mekanizmaları halini alırlar –özellikle de bilincin bilinçdışı diye adlandırdığımız daha geniş ve karmaşık boyutlarına karşı. O zaman mekanizmalarımız ve teknolojimiz bizi, fizikçi Heisenberg’in ortaya attığı gibi “tinin itkilerinden belirsiz” kılacaktır.

Batu uygarlığı Rönesans’tan bu yana teknik ve düzenekler üstüne yoğunlaştı. Bu yüzden, ta Rönesans’tan beri gerek atalarımızın gerekse bizim, yaratıcı dürtüleri, teknik şeyler yapmaya yönlendirmiş olmamız anlaşılabilir bir şey – yaratıcılık bilimin uygulama ve ilerlemesine doğru yöneldi. Yaratıcılığın böylesi bir teknik kovalamacaya yönlendirilmesi bir düzeyde uygundur, ama daha derin bir düzeyde psikolojik bir savunma olarak hizmet eder. Bu usdışı fenomenlerin bizde uyandırdığı korkuya karşı bir savunma olarak hizmet verebilecek olan teknolojiye, kendi geçerli alanının ötesinde sarılacağımız, inanacağımız ve dayanacağımız anlamına gelir. Bu yüzden, teknolojik yaratıcılığın başarısı –ki bu başarının görkeminin benim tarafımdan bildirilmesine hiç gerek yok- kendi varoluşuna bir tehdittir. Çünkü eğer yaratıcılığın bilinçdışı, usdışı ve usötesi yüzlerine açık olmazsak, o zaman bilimimiz ve teknolojimiz “tinin yaratıcılığı” diye isimlendireceğim alandan kopup uzaklaşmamıza yardım eder. Bununla, teknik kullanımla hiç ilgisi olamayan yaratıcılığı kastediyorum; yaratıcılığı, para kazanmak ya da teknik gücü artırmak için kullanılan halinden çok, sanatta, müzikte ve zevkimiz için varolan diğer alanlarda yaşamlarımızın anlamını derinleştirmek ve genişletmekteki haliyle alıyorum.”

Yaratma Cesareti, Rollo May, Metis Yayınları (2008)
Orijinal Basım: The Courage to Create (1975)
Sayfa: 88-89

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder