8 Şubat 2011 Salı

"Kutsalsın, görkemlisin, kendine verilmişsin”

Sevgili Okuyucular
Bloğumuz taşınmıştır. Yeni yazılara http://www.rengarenkvesiyah.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Görüşmek üzere..







“Gördün mü demiştim kendi kendime
Mavilik de çocukluk gibi
Unutulmayacak hiç.”(1)

Cuma günü sihirli lambadan çıkan cin “Yapmaktan mutlu olacağın üç şey seç!” demiş olsa diye yazmış; ve çocukluğumu seçmiştim. Cin dileğimi duydu, haftasonu üç kardeşi İstanbul’da buluşturdu. Güldüler, eğlendiler, arada huysuzlandılar, bol bol konuşup, gezdiler ve tabi ki fırsatını bulunca kaçırmayan çocuklar gibi midelerini abur cuburla doldurdular. “Telvesine bakıp geçmiş ve gelecek üstüne masallar anlatabileceğimiz, şöyle bol köpüklü Türk kahvelerimizi nerede içsek?” diye dolaşırken de cinin süpriziyle karşılaştılar. Ve çam ağaçlarının ortasında, serçe şakımaları eşliğinde kahve keyfi yaptılar.

“— Kapının arkasında ne var, kapının
— Bilmem ki ne var arkasında kapının
— Kapının arkasında ne var
— Bir bahçe, bir su kovası, içi boş” (2)

Hala, geniş, çok yolun başladığı/bittiği, yuvarlak meydanın ortasında bağdaş kurmuş oturuyorum. Hiç bir şey yapmadan sadece yollara bakıyorum. Gün doğumunda, gün batımında, tepemde yıldızlar, bomboş meydanda ben, karasızca yol seçmeye çalışıyorum. Tarzını, konusunu, kelimesini, tınısını kendimin seçeceği bir akış, bir olma ve anlatma hali bulmaya çalışıyorum. Susuyorum. Dinliyorum. Henüz duyduğum sesleri anlamlandıramıyorum. Bekliyorum.

“— Kapının arkasında ne var
— Bir duvar, tuğlasız, unutmuş dülger malasını
—Kapının arkasında ne var
—Bir çift kadın ayakkabısı —siyah—
—Kapının arkasında ne var
—Kapının arkasında mı? Hiç!
Belli belirsiz bir şarkı” (2)

Bildiğim dillerde, tekrar tekrar, kendime aynı soruları soruyorum. Hayalim ne? Yapmak istediğim ne? Gözlerimi kapatıp, içimde, derinde sakladığım hayali bulmaya çalışıyorum. Sınırlamalar olmadan nasıl hayal edildiğini hatılamaya çalışıyorum. Lavanta kokusu geliyor burnuma; hiç gitmediğim, uçsuz bucaksız mor lavanta tarlasını görüyorum. Ofisin penceresine iri bir karga tünüyor, sırtı bana dönük. Pervazda bir kaç dakika yan yan yürüyor. Tüyleri parlak siyah. Boynunu yana çeviriyor, bakışıyoruz. Birden uçuyor. Sorularıma geri dönüyorum. Nerede olmak istiyorum?

Birazdan güneş batacak. Cevapsız sorularla geçen bir gün daha ... Taze demlenmiş çayım geldi. Terasa çıkıp, günbatımını izleyerek içmeli. Ey hayat! "Kutsalsın, görkemlisin, kendine verilmişsin”

“Gün senin oldu Seniha
Upuzun gözlerin ki —lacivert—
Örtüldü akşamın asmalarıyla
Unutma, yaşamından iyisin
Yaşamın senden iyi
Kutsalsın, görkemlisin, kendine verilmişsin” (3)

(1) Cemal’in İç Konuşmaları II, Edip Cansever

(2) Seniha’nın Günlüğünden VI, Edip Cansever
(3) Seniha’nın Günlüğünden V, Edip Cansever

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder