4 Şubat 2011 Cuma

Yapmaktan mutlu olacağın üç şey seç

“Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabanî uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak”*

Dün akşam, lezzetli yemeklerin ve şarabın eşlik ettiği dost muhabbetinden eve dönerken niyetim, geceyi uzatıp blog yazımı yazmaktı. Ama çakırkeyf ruhum, usulca yorganın altına kıvrılınca, bedenimi bilgisayarın karşısında oturtmak da pek mümkün olmadı. Ben de, bulutları üstüme örtüp, bir zamanlar duyduğum kuş seslerinin yankısına bıraktım kendimi.

“Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut döğüşerek
Geyikli geceyi kurtardık “*

Şehirde ancak korularda, parklarda duyabildiğimiz kuş sesleri, havalar soğuyunca hepten kayboluyor. Öyle çok özlüyorum ki sabahları kuş cıvıltılarıyla uyanmayı. Çocukluk evim, Toros yaylaları, üniversitenin yemyeşil kampüsü, mahalledeki çamlık, arka balkona uzanan ıhlamur ağacı, derken ağaçsız sitelerdeki mekanik sesler... En son duyduğum kuş sesi, yoga dersinin sonunda, rahatlama ve meditasyon kısmında, CD’den dinlediğimiz orman sesleri arasından geldi. Ne hazin! Oysa, çam ağacına sırtını dayayıp oturdu mu insan, kokusunda eriyip gittiğini, tüm kötülüklerini toprağa akıttığını, otların arasındaki karıncayla bir olduğunu hisseder. Hele bir de serçeler, sığırcıklar, kuyruk sallayanlar şakımaya başladıysa, işte orası cennet dedikleri yerdir. Artık ne hırslar, ne zaman, ne gelecek kaygısı vardır. Sırtını dayadığı ağacın özsuyudur damarlarında akan, devasa bir bedenin içinde soluğu serçenin soluğuna karışır.

"Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı"

Buradan şehirlerimizi ağaçsızlaştımamıza, doğaya arkamızı dönerken ruhumuza da arkamızı döndüğümüze ya da hayatımızın ritmini klavyenin tuşlarına, saat alarmına, cep telefonu sesine göre ayarlamanın ürkütücülüğüne geçecek değilim. Ne de olsa bugün Cuma, neşeli yazılar yazma, pembe gözlükleri ofis çekmecesinden çıkarıp takma, haftasonu için hayaller kurma zamanı. E, hadi o zaman başlayalım. Hayallerimizin içinde kuş sesleri, çam ağaçları, sıcak çorbalar, sevdiklerimize sokulup kitap okumalar, sokaklarda soğuğu hissederek yürümeler, dans ve müzik de olsun. Üzmeyi, ezmeyi, huysuzlanmayı, azarlamayı, küsmeyi sandıklara kilitleyelim; varsayalım ki sihirli lambadan çıkan cin “Yapmaktan mutlu olacağın üç şey seç!” dedi. Evet, hadi seçin ve bu haftasonu kendinize seçtiğiniz mutluluk vericiyi armağan edin. Ben mi? Ben bu haftasonu için çocukluğumu seçtim. Yağmurlu günlerde yayladaki ahşap evin penceresine çenelerini dayayıp dağları seyreden üç kardeşin buluşmasını diliyorum. Gülsünler, sarılsınlar, şakalaşsınlar, birbirlerine iyi geceler öpücüğü verip uykuya göndersinler, gıdıklayarak uyandırsınlar diye diliyorum. Bir de uzun şamatalı bir Pazar kahvaltısı...

“Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı”**


Sevgili Okuyucular

Bloğumuz taşınmıştır. Yeni yazılara http://www.rengarenkvesiyah.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.
Görüşmek üzere..


*Geyikli Gece, Turgut Uyar
**Kahvaltı, Cemal Süreya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder