20 Ekim 2010 Çarşamba

'şey'ler, çağrışımlar

“Şey”lerin anılarımızı çağrıştırması güzeldir. Hele de benim gibi, yaşadığı kötü zamanları kolay unutan, iyi olanları da olduğundan daha iyi hatırlayan biriyseniz. İşte son günlerde anıları çağrıştıran şeyler...

* Bir arkadaşımla buluşup, üniversite günlerimizi andık. E, haliyle kulakları çınlatıldı eski sevgililerin. Üstünden geçmiş onca zaman, ayrılık sebebini bile unutmama az kalmış, nasıl romantizmle özlemle anılmaz ki gençlik aşklarım.

* Kasımpatıların mevsimi geldi, sokak köşelerinde kocaman kovaların içinde sarı, beyaz kasımpatılar.

* Kulağıma çalınan Nat King Cole şarkıları, hele de Unforgettable... Hala sakladığım, kapağı kalplerle, notalar ve çiçeklerle süslü Unforgettable kasetini bulmalı.

* Sitenin bahçesindeki çalı ağaç kırmızı minik toplarla dolmuş, hani yılbaşı süsü diye kullanılan kırmızı üzüm üzüm toplar...

* Ankara’yı dost kitapevini anmıştım ya geçenlerde, işte güzel arkadaşım dost kitapevinden, sevgili Edip Cansever’in şiir kitabını almış benim için, Gelmiş Bulundum. Hiç bir sebebe gerek yok, tek başına Edip Cansever şiirleri bile insanı karamsarlıkla romantizm arasındaki o özel alana götürür, üstelik o alanda olmaktan da keyif aldırır.

* Son damla ise dün akşam izlediğim Mad Man de damladı. Artık taşmaya hazırım.

Gündelik telaşeler içinde, yorgun, karamsar yaşayıp gitmek yerine, gündelik telaşalere rağmen kendini iyicil duygulara bırakmak... Biliyorum, çoğunlukla zor oluyor, ama hazır dolmuşken, taşmadan edemem ki. Öyleyse, sarı kasımpatılar, şarap, beyaz kasımpatılar, makarna, unforgettable, aşklar, peynir, mum ışığı, anılar, masa, hayaller, dostlar, kahkaha...

Erkekler her ne kadar dalga geçse de, biz kadınlar biliriz ki romantizm güzeldir. Kasları gevşetir, yüze bir gülümseme kondurur, bizi masal dünyasının prensesi yapar, içimizi sevgiyle doldurur ki bu da hayatı güzelleştirir. O zaman, ister sevgilimize, ister arkadaşlarımıza, ister sadece kendimize romantik bir akşam hediye etsek fena mı olur? Hiç olmadı, kendimize bir buket sarı, beyaz kasımpatı alsak...


“Öyle ki
Gözlerin maviyse de pembeyse de bakarsın bana
Kalır aklımda
Çünkü o
Ekim günleriyle aralıksız boyanan
Bir ırmağın durgun sesidir
İyi ya, ekimdir işte, kasıma ne kalmıştır şurada
Yani bir çay ocağının başında
Bir adam şekerlere çocukluğunu sevdirir”
Edip Cansever, İçimdeki Sessiz Parlaklık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder