14 Ekim 2010 Perşembe

Testosteron, Andrzej Saramonowicz (Oyun Atölyesi)

Sevgili Okuyucular,
Blogum bugün itibariyle www.rengarenkvesiyah.com adresine taşınmıştır. Yazılarımı yeni adresten yayınlamaya devam edeceğim.
Yeni yerimizde görüşmek üzere



Sabahki sisli hava, çok sürmez yağmura döner diye bekledim ama gün başladığı gibi sürdü. İstanbul sisli günlerde başka güzel oluyor. Önce renkler uçuklaşıyor, derken sınırların keskinliği kayboluyor, bir varmış bir yokmuş, o gün tüm şehir ya rüyadaymış ya da herşey rüyaymış... Rüyanın içindeki kadın, camdan rüyaya baka baka günü bitmiş, şehir karanlıkta kaybolmadan da yollara düşmüş. Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, derken karşısına binaların arasına saklamış küçük bir kapı çıkmış. Kapıyı itmiş, kapı açılmış. İçerisi ışıl ışıl bir masal ülkesiymiş, Oyun Atölyesi. Kadını önce, Antre Cafe adında bir bahçeye buyur etmişler, güzel müzikler ve kırmızı şaraplar ikram edip, o gece anlatılacak masal için ruhunu hazırlamışlar.

Masalın adı “Testosteron”, Polonyalı senarist, rejisör, oyun yazarı ve film yapımcısı Andrzej Saramonowicz yazmış. İlk defa 2002’de sahnelenmiş. Macbeth’in Oyun Atölyesi sahnelemesinde yaşadığım hayal kırıklığından sonra, biraz temkinliydim. Neyseki, Macbeth izlediğim Oyun Atölyesi oyunları içinde, bir istisna olarak kaldı, şimdilik.
Burning! He is burning!

‘Testosteron’, erkekler ve erkeklik halleri üstüne, iki perdelik bir komedi. Sahne tasarımı çok başarılıydı, hele müzikler muhteşemdi. -Hangi grup, hangi şarkı bilmiyorum, ama oyun başlamadan çalan şarkı bana çok yıllar öncesinde, Apollo 4 40 hayranı biriyle geçen bir İstanbul gününü hatırlattı. Yani flash back yapacak kadar iyiydi müzikler - Oyunun başından sonuna kadar, yedi erkek arasında geçen muhabbetleri dinliyorsunuz. Fazla sofistike şeyler beklemeyin, nihayetinde erkek muhabbeti, konunun merkezinde kadın, erkeklerin dilinde ana avrat argo var. Kendimi bildim bileli, başta babam, küfrü sakınmasız kullanan erkekler oldu hayatım da. Benim de kızınca dilimim pek ayarı olmaz, şöyle tumturaklı bir küfür savurmadan sakinleşemeyebilirim. Belki bu aşinalığın da etkisi vardır ama bence, kullanılan dilin izleyeni hiç rahatsız etmemesi oyuncuların doğallığından kaynaklanıyordu. Zaten, erkek muhabbetlerinde kadının hem arzu objesi, hem namus göstergesi (eş, kardeş, anne, teyze, hala vs ise), hem erkekliğin ibresi olarak geçtiğini bilmeyen kadın yok.

“Bir horozdum aşık oldum cellatın bıçağına”

Oyun metni çok dengeli yazılmış, yedi kişiden hiç biri baş rolde olmadığı gibi, hiç biri de diğerinden az role sahip değildi. Oyuncuların her biri içinse, istisnasıs, MÜKEMMELDİLER den başka söyleyecek sözüm yok. Doğallık ve düşmeyen performans... Hele sahne içindeki sahnede, müzik aletlerinin başına geçip, çalıp söyleyişleri... Macbeth’de hissettiğim, 'dizideki rolden etkiler'e özellikle dikkat ettim. Çünkü, bu oyunun kadrosundaki iki oyuncuyu, Mert Fırat (Tretyn) ve Emre Karayel (Fistach)’i, her hafta TV’de izliyordum;Onur Ünsal (Kornel)’ı da geçen sezon TV de izlemiştim. Üçü de, sahnede, dizideki rollerini bir an bile çağrıştırmadılar. Bunda oyunun 2008-2009 sezonundan beri oynanıyor olmasının elbette etkisi büyüktür.

“Kadınlar ilkellikten nefret ederler, ama bak sonunda hep serserilerin peşinden koşarlar. Neden?”

Oyun boyunca herkes güldü ama kadınlar çok güldü, çok eğlendi. Bilmem belki erkeklerin tüm muhabbetlerinin dönüp dolaşıp bizde bittiğini biliyorduk da, bunu gözümüzle görünce keyiflenmiştik; ya da erkekler tarafından pek sevilen ve canla başla savunulan “Dişi yumurtasını kimin dölleyeceğini seçer, erkekse soyun devamı için gördüğü dişiyi döller.” mazeretinin burda da karşımıza çıkmasından, üstelik de canla başla savunulmasına gıcık olmuştuk; belki de yakışıklı Mert Fırat ve Emre Karayel’le aynı ortamda olmanın verdiği hoşluğa kapılmıştık...

“Erkek kadının kendinden önceki hayatını daha çok kıskanır.
Neden?
Çünkü o kısmı kontrol edemez de ondan.”

Eğer argo ve küfürle bir derdiniz yoksa, kesinlikle kaçırılmaması gereken bir oyun TESTOSTERON. Bizde şarkıyla kapatalım yazıyı o zaman..

“Testosteron biraz arttıkça
Votka bardakta azaldıkça
Görüntüler güzelleşir ama
Dikkat et sakin boynuzlanma”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder