12 Kasım 2010 Cuma

kendinizi seviniz

Ağrıları severim. Tabi kendimden geçirip, saatlerce acı içinde kıvrandıran, yorgunluğuna dayanamayıp sızdığım şiddetli ağrılar değil sevdiklerim. Daha uysal, tatlı kaşıntıya benzer, yumuşak ağrılar… Kas ağrısı, baş ağrısı, karın ağrısı, göz ağrısı fark etmez, yeter ki uysal ve geçici olsun. Aslında tam olarak sevdiğim ağrının kendisi değil, bana düşündürdükleri. Özellikle baş ağrım, beynimin kıvrımları arasına gizlenmiş her tür eski bilgi ve görüntüyü, ucu sivri, metal, küçük tırnak törpüsü gibi, dürte dürte ortaya çıkarır. Ağrı, neden sonuç ilişkisi kurarak düşünme yeteneğimi de zayıflattığından; kıvrımların arasından dökülen kırıntılar belki boy sırası, renk sırası, tarih sırasına göre; belki hız, tombulluk, tanışıklık, elektrik yükü farklarına göre; belki de rastgele birleşir dağılır görünür kaybolur toplanır bozulurlar.

Işte başlıyor. Sanki ben Güliver’im de, minik cüceler sağ kaşımın her bir teline bağladıkları iplere tutunmuş, minik ayaklarını koluma, omzuma, çeneme, kulağıma basa basa, sağ gözüme doğru tırmanıyorlar. Ağrının uysallığına bakılırsa, en fazla onbir cüce var. Çekiştirme hissi kaybolup, zonklama hissi başladığında, cüceler tırmanmayı bitirmiş, zıplamaya başlamış olacaklar. Zıplama kıvrımların arasını açar. Hey, kırıntılar dökülüyor, dikkat edin! Bunlar silkelenen kırıntılar, bir değerleri olsa dökülmez saklanırlardı. Dikkat edin, siz farkına varmadan kafanızın kıvrımları arasına yerleşmesinler!

Kendinizi seviniz. Nasıl yaparsınız bilmem ama seviniz. Çünkü kendini sevmeyen başkalarını da sevemezmiş, öyle duydum. Çocukken kedileri tekmelemeyelim diye hayvanları sevin derlerdi. Bir de hayvanları sevmeyen insanları da sevmezmiş, öyle derlerdi. Hala mı diyorlar? O zaman hayvanları da sevin. Olur, olur, lezzetli hayvanları sevmeseniz de olur. Çünkü onları yiyebilmek için öldürülmeniz lazım. A, ama duyduğum derin hayvan sevgisindendir onları yemem, bedenime katmam diyorsanız, şapkam olmasa da çıkartır önünüzde yarıya kadar bükülüp dilimle selamlarım size.

Kendinizi seviniz. Ister saçlarınızı, ister kaslarınızı okşayarak seviniz ama seviniz. Zira kendinizi sevmezseniz mazallah kimseyi sevemezsiniz. Ay o zaman sevgilisiz kalır sevgisizlikten kurur gidersin. Yapma böyle, yazık. Aç kollarını geniş geniş, sarıl bakalım kendine. Ne güzel oldu, oh! Sevdin ya kendini, artık korkma, herkesi seversin. Sevemez misin?

Kendinizi seviniz. Çizilmesin, bozulmasın diye pamuklara sarıp saklayınız. Ben kendimi böyle seviyorum dediğinizde gözlerini kocaman kocaman açıp suratınıza bakanlara "Ne var beğenemedin mi? Sen de kendini öyle sev" deyip karnınızı okşayınız. Ayrıca, yatmadan önce on sekiz buçuk kere saçlarınızı tarayıp, elli bir kere yüzünüzü küçük küçük çimdikleyiniz, on üç kere ayak parmaklarınızı çıtlatınız. Bir de aklınız başınıza gelsin, ayaklarınızda biriken kan beyninize de azıcık aksın diye haftada iki kez on yedi dakika kanepede ters oturunuz. Ayaklarınız duvarda, başınız kanepeden aşağıya sarkmışken, sürekli kendimi seviyorum diye tekrar ediniz. Tüm bunları yaparken mutlaka “sev kardeşim” şarkısını dinleyiniz.

Kendinizi hayvanları insanları seviniz. Aman sıralamayı karıştırmayınız. Ve baş ağrıları sırasında dökülen kırıntıları toplamayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder