21 Kasım 2010 Pazar

Öykü (9. mektup)

Canım,

Dükkâna gitmek için evden çıkıyordum, kapının arasından bir kâğıt düştü. Pis bir gazete parçası… Şekilsiz yırtılmış, yazıların arasında kalan avuç içi kadar boşluğa da, mavi tükenmez kalemle " Evime gelme burnunu sokma oruspu yoksa pişman ederim " diye yazılmış. Hemen, polise gittim, bu kimseyi suçlamaya yetmez dedi.

Sakın meraklanma canım. Vazgeçtim A. Dönüyorum. Yel değirmenleriyle savaşacak da değilim. Dışarıda olan biteni gazeteden okuduğum, televizyondan duyduğum ama asla gerçek kabul etmediğim, izole ve güvenli hayatıma geri dönüyorum. Altı aylık, başa dönüp kendini bulma macerasının hazin sonu… Ne yapalım.

Mektubu postalar, ev sahibine gidişimi haber verir, vedalaşmak için k.’ya uğrarım. Üç gün sonra yanındayım. Mektuptan önce… Yarın da gelebilirdim aslında ama ders konusunda b.’ye söz vermiş bulundum. Bir de, sanırım ne kadar korksam da kaçmak değil istediğim, geri dönmek. Yılın ilk karını sahildeki kahvede seyredeceğime inanabiliyor musun?

Özlemle…
t.


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------


sayfa 3                          22 Kasım 2010

Karısı k.b ve komşusu t.’yi öldüren m.b kasaba karakolunda verdiği ifadesinde “Karıma da o kadına da yaparım dedim, söylemeden yapmadım, söyledim. Ama dinlemedi ikisi de. Nerden geldiği, kim olduğu belirsizdi. Erkeklerle dostmuş. Burnunu sokma dedim. Ben öldürdüm.Söylemeden yapmadım. Söylemiştim.” dedi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder