10 Kasım 2010 Çarşamba

Nurullah Ataç - Turgut Uyar

Turgut Uyar’ın “Türkiyem” şiir kitabının, 1963’de yapılan ikinci basımına Nurullah Ataç’ın yazdığı önsöz.

“Üç yıl mı oluyor, dört yıl mı? Ankara’nın ufacık kaynak dergisi bir şiir yarışması açmıştı. Dergiyi çıkaran dökmeci kardeşler beni de düşünmüşler, yargıcılar kuruluna, yani hakem heyetinde bulunmamı istediler. Güzelleri vardı gelen şiirler içinde. Olmaz olur mu? Türk şiirinin en verimli çağlarından birindeyiz şimdi, her yıl yeni yeni şairler getiriyor, o kadar ki hepsini öğrenemiyoruz. Okuduğum şiirlerden birini, “Arz-ı Hal” adlısını beğenmiştim. Kimin olduğunu bilmiyordum, sonradan söylediler Turgut Uyar’ınmış. Bu kitapta yok, onu size ben yazıvereyim:

Ben de günahkâr kullarındanım Allahım...
Bir kulhuvallahi bilirim dualardan,
Bir de yarabbi şükür demeyi doyunca.
Bir kere oruç tutmam ramazan boyunca,
Ama çekmediğim kalmadı sevdalardan.
Ben de günahkâr kullarındanım Allahım!...

Benim gibi kulun çok dünyada, allahım!...
Eğer bilmiyorsan işte,haberin olsun.
Ekmek derdi, aşk derdi unutturdu seni.
İnsan hatırlamıyor dün ne yediğini.
Zaten yediğimiz ne ki hatırda dursun.
Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!...

Yazdıklarıma sakın darılma Allahım!...
Meleklerin sana bunları söylemezler.
Artık, pek yarattığın gibi değil dünya
İnsanlar hem sabuna karıştı, hem suya:
Ne olursun, hoşuna gitmedi ise eğer,
Yazdıklarıma sakın darılma Allahım!...

Sana birşey soracağım, affet, Allahım!...
Baş vakit kızlar doluyor camilerine,
Beyaz yaşmaklı, beyaz tenli, masum kızlar...
Benim bir defa görüşte yüreğim sızlar;
Sen tutulmadın mı, içlerinden birine?
Sana birşey soracağım, affet, Allahım!...

İşte insanlar bu minval üzre, Allahım!...
Kıt kanaat sere serpe yollar boyunca...
Sen, bizim için hâlâ o ezeli sırsın.
Sen de bizi bilmiş olsan, başkalaşırsın...
Herkesin kederi, gailesi boyunca.
İşte insanlar bu minval üzre, Allahım!...

Bu şiire birincilik verilmesine çalıştım. Kurulda üç kişiydik, öteki üyeleri kandıramadım. Onlar başka bir şiiri beğenmişler. Onu övmek için Frenkçe bir söz kullandılar nasıl diyorlardı? “Composition” varmış o şiirde. Ben de Frenkçeyi büsbütün bilmez değilim, ama Türkçe konuşurken, Türkçe yazılar okurken unutuyor muyum, nedir? Bir türlü anlayamıyorum. Bu yüzden olacak, o şiirin üstünlüğü neymiş daha kavrayamadım. Adı da Frenkçeydi onun, güzelliğini belki onun için sezememişimdir. Neyse o şiir birinci, Turgut Uyar’ın “Arz-ı Hal”i ikinci, Çetin Tezcan’ın “Akşamüzeri Türküsü” de üçüncü oldu. Turgut Uyar da, Çetin Tezcan da kendilerine güvenmekte haklı olduğumuzu gösterdiler. Adlarını ben ilk olarak o gün, karar günü öğrendim.

Neden o kadar sevmiştim “Arz-ı Hal” şiirini? Kusursuz bir şiir midir o? Değil, o günlerde de görmüştüm, şimdi de görüyorum, var kusurları, bir acemilik seziliyor. Ama yeni yetişen bir şair için acemilik kötü bir şey midir? Başkalarına uymayıp da kendi yolunu aradığını göstermez mi? O acemiliği için de sevdim Turgut Uyar’ın şiirini. Yalnız onun için mi? Acemilik, yeni yetişen bir şair için bir suç değildir, ya, beğenilmesi için de yetmez. “Arz-ı Hal” de bence başka değerler de vardı. Bir kere bana Francis James’in şiirlerini hatırlatıyordu. Bu saflık, bir “bönlük” havası içindeydi şiir. Gerçek bir saflık, gerçek bir “bönlük” mü? Değil elbette. Bönlüğün gerçeği çekilir mi? Bakıyorsunuz şair bir “bönlük” takınıyor ama gözleri gülüyor. Şakadan olduğunu belli ediyor, aldatmıyor sizi. Akıllı bir adam olduğunu daha ilk sözünden seziyorsunuz. Şairin öyle akıllı olması gerektir, şiir bir akıl işidir de onun için. Şair öyle kendilerini duygularına bırakamaz, düşünerek, neye varacağını bilerek çalışır, ölçer, tartar da her mısraını öyle yazar. Turgut Uyar’ın o yapma “bönlük” altında bu erdemini sezdim de onun için sevdim şiirini.

Kendisini şimdiye kadar görmedim, ta uzaklarda, Terme’de yaşıyormuş. Şiiri ile ilk tanışışım böyle oldu. Sonra dergilerde çıkan şiirlerini okudum, tuttuğu yolda ilerliyor, sanatını günden güne geliştiriyordu. Ben de umutla ama telaşsız bekliyordum onun kendini bulmasını. Türlü türlü şiirler yazıyordu: kiminde gene o yapma “bönlük” vardı, kiminde ondan silkiniyor, güzel bir ağırbaşlılık gösteriyordu. Bu kitapta okuyacağınız şiirlerini yazıyordu.

Bir gün Varlık’ta bir şiirini okudum: “Uzak Kaderler İçin”. Ses değişivermişti, Turgut Uyar artık kendini aramıyordu, bulmuştu. O şiiri yazan adamın gönlünde büyük şiirin esmeye başladığı anlaşılıyordu. Acemilikten büsbütün kurtulmuş muydu? Hayır. Bir kere Turgut Uyar’ın dili daha iyice arılaşamadı, şekil, bakıyorsunuz, birdenbire aksayıveriyor. Olsun, artık biliyorum ki Turgut Uyar günümüzün en iyi Türk şairlerinden biridir, genç şairlerimizin başta gelenlerini sayarken onu unutmağa kimsenin hakkı yoktur. Kitabını okurken buna siz de inanacaksınız. Başlayın, “Türkiyem” adlı şiirden başlayın, sonra söyleyin, bu şair sevdiğini övmek için güzel sözler, ahenkli mısralar bulmuyor mu? Yalnız o “Türkiyem” mi? Yalnız “Uzak Kaderler İçin” mi? Turgut Uyar’ın “Turna”sı için, “Elagözlü”sü için yaktığı türküleri okuyun, sizin de bir “Turna”nız, bir “Elagözlü”nüz vardır elbette, yahut, ben yaşta iseniz, eskiden olmuştur, bakın, o şiirler size o sevgiliyi daha yakından duyurmuyor mu? Daha yakından hatırlatmıyor mu?

Bilmem yanılıyor muyum Turgut Uyar’ı iyi bir şair saymakla? Hiç sanmıyorum. Ne olursa olsun, onun için atıyorum zarımı. Övünerek söyleyeyim, şairler için attığım zar, şimdiye kadar çoğu iyi geldi, doğru seçimi gösterdi. Turgut Uyar için de iyi geleceğinden hiç şüphe etmiyorum.”

Nurullah Ataç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder