4 Kasım 2010 Perşembe

Turgut Uyar'a

Yazar, sözcüklerle, kafasının içinde yaşayan, bildiği, kendinden çıkan, kendinin uzantısı olan bir dünya yaratıyor. Okuyan, yazanı o dünyanın içinde ve orda anlattıklarıyla tanıyor. Yazarla okurun iç dünyası, mekansız bir zamanın içinde birbirine karışıyor; yazarın kendiyle başlattığı sohbete okur dinleyici olarak dahil oluyor. Benim için burdan bir adım sonrası, yazarla aramda oluşan, kelimelerle tanımlayamadığım, belki sadece hissedebildiğim bir hısımlık bağı... Sohbet etmek veya derdine çare bulmak için bir dostunla buluşmaya benzer bir hal; fiziksel olarak hayatta olmayan birinin, sözleriyle, koltuğun bir köşesinde oturduğunu hissettiren yakınlığı… Tanışsam anlaşamayacağım insanlar olma ihtimalleri umrumda değil, onları yazdıklarının genişliğince biliyorum. Fiziksel varlığın önemini kaybettiği, yazarla okuru birleştiren bir boyutta, saatlerce konuşup, saatlerce susarak; etrafımızdaki şekillere, kişilere, seslere dokunuyor, yerlerini değiştiriyor, birlikte başka başka gerçeklikler kuruyoruz.

Cumartesi günü, kitap fuarınıda bir şey aramadan dolaşırken, sahaflara ayrılmış bir bölüme geldim. Yolum düşüpte, bir sahafa denk geldiysem, ne aradığımı bilmediğimden olacak, sadece eski kitaplara dokunur, isimlerini şöyle bir okur çıkarım. Yine bir şey aramadığımdan, sadece sahafların ismini okuyarak ağır ağır dolaşmaya başladım. Tam diğer hole geçecekken, kapının dibindeki sahafta biri, eski bir plak çaların kolunu çevirip kurmaya başladı. Sırf çalacak müziği merak ettiğimden, tezgahın önünde boş boş kitaplara bakınıyordum ki… Herkes bir anda sustu. Saçımdan bir tel koparıp yere atsam, düşme sesini duyardım, o kadar mutlaktı sessizlik. Herşey, herkes, kıpırtısız, soluksuz… Sonsuz bir boşluğun içinde bir ben bir Turgut Uyar… Otuz altı yaşında, ikinci baskısı yapılan “Türkiyem” şiir kitabını uzatıyor bana. Sigaradan sararmış gür bıyıkları, ince dudaklarında belli belirsiz bir gülüş…”Hadi böyle bakıp duracak mısın? Alsana.” Kitabı dakikalarca tutuyorum elimde, sessizlik gitgide uğultuya dönüşüyor, plakçalarda içli bir kadın sesi... Yanımdan geçen biri, “gençliğimizin şarkısı” diyor. Avcumun içinde Turgut Uyar, şiirin diğer uç beyi…

İLKİN
Bunu kimse söylemedi belki düşündü
çünkü vardır insanın yaşamasında
uyku ve öfke gibi vardır
kimse söylemedi
tuzunu çoğaltan bir denizde
nasıl batarsa güneş öyle bende kaçırdım
ki gözüm bütün gün
boyu lekelerde
kaçırdım ama şöyle de söylenebilir
şiirin bütün geçmişinin dışında
önceden açıklanan her şeyin dışında
örneğin en sıcak ülkelerin yazında
en soğukların kışında
yanarım üşürüm berbat olurum
hiç bir şeye yaramam
ama yine de seni severim
o zaman sen de beni sev
evet.
Turgut Uyar

"Türkiyem", Turgut Uyar
Dost Yayınlar, 1963

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder