22 Aralık 2010 Çarşamba

“Ancak özlediğini bildiğin, sevebildiğindir"

“Özleme tek çare, özlemin, artık, olamamasıdır-
yoksa, özlem, hep, vardır...”*

Özlemek: Bazen tek bir insanı, bazen başka başka insanlarla paylaştığın tek bir şeyi; bir anı, bir yeri, bir bakışı; sakınmasız saatlerce konuşmaları, susup düşünmeleri, gözlerinle, ağzınla, bedeninle, ruhunla gülmeleri; toprağa sırtını verip samanyolundan yıldız seçmeyi; gözüne bakıp hayatın anlamını çözdüğünü sandığın O’nu; bir sesi, bir tadı, adının söylenişindeki tınıyı; açık havada uyumayı, uğur böceği avcunu gıdıklayarak dolaşırken dileklerden dilek seçmeyi... İçini dolduran hissin, neye ve kime yöneldiğini bilmeden, umursamadan, düşünmeden özlemek, iyidir, sevebildiğindir. Yaşamak, biraz da unutmak, hatırlamak ve özlem biriktirmek değil midir? Özlemek, sanki havayla da ilintilidir. Yağmur hüznü, güneş aşkı, sis mesafeyi, kar hiçliği, rüzgar kokuyu ekler özlemin yanına.

“Ancak özlediğini bildiğin, seve
bildiğindir _ sevdiğin
dir.
Özlem, sevgi, değil;
sevgi, özlem
dir.”*

Özlemlerim, bedenimden çıkarıp, kendi seçtiğim yerlere bağladığım iplerle ördüğümdür, benden çıkan ve beni hayata bağlayandır. Biriktirilemeyen, biriktirilmek istenmeyendir özlem, sürekli değişen, tükenen ve bir daha var edilendir. Yaşamla oynadığım yansıma oyunudur, yaşadığımdan yansıyıp bana geri dönendir özlem. Bir delilik anında, soluk almak için ilk vazgeçtiklerimden geriye kalan tortudur. İçimdeki labirentten kaybolmadan çıkmak için girişteki ağacın dalına bağladığım iptir. Özlediklerim karnımda, kalbimde, ciğerlerimde ve beynimin kıvrımlarında sakladıklarımdır. Sevdiklerim, biriktirdiklerim, hayal ettiklerimdir.

“Yaşam, kopmadan kurtulamaz —
ama bağlanmadan da kopamaz.
Yaşamında kurtuluş, hep, bağlanıp —kendini
bağlayıp— sonra, hep, bağlarını koparman olacak.”**


*Özlem, Oruç Aruoba (Metis Yayınları)
**Yaşam(ki), Oruç Aruoba (Metis Yayınları)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder