14 Aralık 2010 Salı

Kış

“gülüşümü ıslattım -kar yağdı bütün gün-
daha yağsın
kar yağsın bütün otellerin üstüne
üstüne üstüne bütün otellerin
kar yağsın
lacivert gözlerine Seniha'nın”*

Soğuğu severim. İyi gelir, zihnimi açar, rehavetimi azaltır. Nasıl olur bilmem, soğukta bedensel hareketlerim yavaşlarken, düşüncelerim hızlanır. Yataktan çıkmadan on iki saat uyusam da, zihnim rüyalarla beynimi didiklemeye devam eder. Nihayet, ruhumun keskin dalgalı sonbahar hali, haftasonu kışa döndü. Ben de, uzayıp giden sonbaharın içine hapsolup mutluluktan uçmakla melankolide kaybolmanın arasına sıkışıp kalmaktan; uykularımda, arayıp bulamadığım dersliklerden, kaybolan insanların peşinde telaşla koşmaktan, dar ve karanlık sokaklarda yönümü kaybedip çırpınmaktan kurtuldum, neyse ki.

Şimdi, sahlep içip kar seyredilen, battaniyenin altına sokulup film izlenen, yağmur ve rüzgar camları tıpışlarken kitapların içine saklanılan, üşüyen ayakların sevgilinin ayaklarında ısıtıldığı, camların buğulandığı kış günlerindeyiz. Kar melekleriyle, kardan adamların zamanında... Baharda çiçeklenmek için, yapraksız uykuda bekleme; gereksiz düşünceleri eleyip uzaktan bakabilmek için boşluklar açma; duyguları saklandıkları kuytulardan çıkarıp onarma zamanında...

Yarından itibaren beş gün boyunca aralıksız kar yağacak, bu son elli yılın en yoğun kar yağışı olacağından, İstanbul’da iş yerleri, okullar, alışveriş merkezleri zorunlu olarak tatil edilmiştir, denmesini bekliyorum. Şehirdeki tüm renklerle birlikte zihnimin de beyaza dönmesini bekliyorum.

“özlemim sanadır, varsın
kar yağsın, daha yağsın
seni arındırıncaya kadar.”*

* Özleyiş, Edip Cansever

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder