8 Aralık 2010 Çarşamba

"Rahatı Kaçan Ağaç"

“İnsan, sevdiği birini tükenmiş görmek istemez. Onda, her zaman, yeni şeyler bulmak, o ana kadar keşfedilmemiş cepheler keşfetmek ister. Ben de, çok sevdiğim Melih Cevdet’de son günlerde böyle yeni taraflar bulup sevindim. Onun aşağı yukarı bütün şiirlerini yazıldıkları günden beri bilir, o günden beri seve seve okurum. Ama buna rağmen, o şiirlerin benim için meçhul kalmış tarafları varmış. Bunu “Rahatı Kaçan Ağaç” adlı kitabı okuduktan, yani bütün şiirlerini bir kere daha toplu halde gördükten sonra anladım. Melih Cevdet’in en çok üstünde durduğu temalardan biri de meğer saadetmiş. Bir aralık Oktay Rifat’la birlikte “Saadet Şiirleri” yazmışlardı. Bir başka şiiri de


“Ben güzel günlerin şairiyim, 
Saadetten alıyorum ilhamımı.”

diye başlıyordu. Son şiirlerinde bu temayı, “saadet” kelimesini kullanmadan işliyor. Bu arada kendine göre, bir de gerçeğe ermiş. Kendime göre demiyor da kendine göre diyorum. Korkuyorum çünkü olur da yanılırım. Ama ne yalan söyleyeyim, ben de onun gibi düşünüyorum. Melih Cevdet, bütün ıstırapların cemiyet hayatından geldiğine inanıyor.

Geçim kaygıları olmasaydı, insanların birbirleriyle olan münasebetleri ve bununla birlikte, takım cemiyet müesseseleri olmasaydı insanlar ızdırabı tanımazlardı. O müesseselerden biri dildir. Dil, saadeti bilmeyen milyonlarca insana saadet kelimesini öğretmiştir. Bu kelimeyi öğrenen insan, onu bilmeyene nazaran biraz daha bedbaht, biraz daha muzdariptir. Larochefoucauld da buna benzer bir söz söylemiş: “Öyle insanlar vardır ki, aşktan bahsedildiğini duymasalardı âşık olmazlardı.” Bir başka kitapta da şöyle bir şey okumuştum:

“Saadet ya paradadır, yahutta onun para da olduğunu bilmemekte. Saadet parada mıdır değil midir, bir şey diyemem. Ama her halde saadet onun nerede olduğunu bilmemektedir.”

Melih Cevdet “Rahatı kaçan Ağaç” adlı şiirinde mesut bir ağaçtan bahseder. O ağaç mesuttur; çünkü saadet kelimesini bilmiyor. Sadece tabiat içinde yaşıyor. Tabiatsa güzeldir, sevilir, tabiat içinde ancak mesut olunur. Hâlbuki, insanlar içinde yaşayan, insanlardan gönül çekmeyi, dert çekmeyi öğrenen insan kolay kolay mesut olamaz. Ağacı, kuşu, karıncayı kıskanır. Melih Cevdet de aynı kıskançlığı duyuyor. “Rahatı Kaçan Ağaç” adlı şiirini şöyle bitirmiş:

“Ona bir kitap vereceğim 
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin”

Tezgâh” adlı şiirinde de dünya halini, dünyaya yaşamak için gelmiş olanın halini, ne olduğunu bilmediği saadeti arayan adamın halini anlatıyor. Bu adamın perişanlığından toprağın haberi yoktur, o, sadece güzeldir. Ama biz, o kadar saadet peşindeyizdir ki onun güzelliğinin farkına varmayız. Melih Cevdet de şöyle diyor:

“Bu saadet uğruna açmışız aramızı
Bu ağaçtan, bu yıldızdan, bu kuştan.”

En sonunda da savunmaya çalışıyor, saadet, maadet, falan filan bir tarafa, bizim işimiz başka. Şiir şöyle bitiyor:

“Biz bir kumaş dokuyoruz,
Güle ağlaya;
Ne mesuduz, ne bedbahtız;
Başka, bambaşka.”

Kimi zaman saadetin erişilmez bir şey olduğuna inanmak istiyor. “Ağacın Yukarı Yaprakları” adlı şiiri bu duygunun ifadesidir. Şiirin tamamı şu:

“Uzanılmaz;
Kuşlara ve güneşe mahsustur.
Hiç birimizin haberi olmasın
Yukardaki yapraklardan.”

Melih Cevdet bazı şiirlerinde de ölümden bahseder. Ama o şiirler de yıllar boyunca saadet peşinde koşmuş, dünyayı sevmiş, hayvanlarla bitkileri kıskanmış bir şairin şiirleri. Onlardan bir tanesini size de sunmak isterim.



ÖLÜ
O şimdi yalnızdır;
Anasız, babasız,
Şapkasız, elbisesiz,
Her şeyi arkada bıraktı.
Ne konuşacak arkadaşı,
Ne okuyacak kitabı var.
Yalnız,
Yapayalnız.




*Soldan sağa: Orhan Veli (1), Oktay Rifat (3), Melih Cevdet Anday (4)

Mezarlık şiirinde bu hissi daha açık bir halde buluyoruz. Şair, ölümü hayata benzeterek, ölmüş insanın da, sağlar gibi, dünyadan zevk alacağını düşünerek teselli buluyor:

“Yalnız yaşayanlar için midir mezarlık,
Toprak üstündeki her bitki?
Yerin dibine doğru büyüyenler de var;
Hep yaşayanlar için mi?
Belki de ağaçlardan yukarıya doğru
Uzayan bir şey vardır mezarlardan.
Sonsuz hürriyete benzer bir şey,
Öyle sessiz, öyle kocaman.
Bir bu tesellisi kaldı mezarlığın;
Yoksa ölünün hali yaman.”

Melih Cevdet’in şiirlerini toplu bir halde görmediniz. Görün, onu daha iyi tanıyacaksınız. Hakkında layık olduğu kadar iyi şeyler düşünmüyorsanız her halde fikrinizi değiştirirsiniz. Bilhassa Yalan, Senden Utanıyorum, Rüya adlı şiirlerini pek beğeneceksiniz sanıyorum.”

Orhan Veli KANIK

Bu metnin ilk yayınlanışı : Ülkü dergisi, sayı:122, 1946
Metnin alındığı kitap: Orhan Veli, Nesir Yazıları, Varlık Yayınları, 1953

Görseller: Google image 9/12/2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder