27 Temmuz 2010 Salı

Aşk! Ey, aşk!

 İspanya gezim sırasında aşağıda anlatacağım aşk hikayesini duyduğumda çok etkilenmiştim. Bunda, tüm Endülüs’ü incecik bir buğu gibi kaplayan portakal çiçeği kokusunun yarattığı esriklik kadar, Cordoba’da Sefarad evinde gördüğüm Emeviler dönemi kadın şair, yazar ve politikacılara ait eserlerin de payı olsa gerek.

“Ağacın dibinde düşmüş gazoz kapağını, ayakkabısının ucuyla toprağı savura eşe çıkarmaya çalıştı oğlan. Sonra taş döşenmiş yolda sektirdi bir iki kez, yürüdü gitti. Kadın anlamsızca etrafı seyrettiği, öylece oturup kaldığı sandalyeden izledi oğlanı. Güneş, bahar güneşi falan ama iyi yakıyor diye düşündü. Kalktı. Nereye çıkacağını bilmediği bir ara sokağa doğru yürümeğe başladı.
Yol okyanusa çıktı. Dalgasız ama kıpır kıpırdı okyanus. Gün ışığının yansımaları göz kamaştırıcıydı. Denizin kokusu.. suyun şırıltısının ardında gürleyen bir uğultu. Okyanus ha kabardı, ha kabaracak.
Yürümeğe devam etti kadın, kıyıdan kıyıdan. Önceyle şimdinin, olanla olacağın, kara ile okyanusun kıyısından..
Gürültü belki de önceye aitti.
Adam kadına sarıldı. Boynuna yüzünü gömdü. Sarıldı mı gerçekten? Galiba geçmişte bir zaman, Ibn Zaydun ile buluştukları günlerin içinde bir zamanda, sarılmıştı.
Yanlarından cılız kara bir köpek geçti. Kadın yürümeyi sürdürdü kıyıdan.

Bu kadar tutkuyu kimse kaldıramaz, kıyıdan uzaklaşmamak lazım. Kıyı, kıyım... öleceğimi bilsem gitmem bu şehirden derdi. Hani laf olsun diye değil, gitmez sanırdı gerçekten. Cordoba’dan gitmek ölmek demekti, gitmeden ölürdü daha iyiydi. Ama işte gitti ve yaşadı bir zaman daha. Yalan yok.” 05 Nisan 2007 – Cadiz

Ibn Zaydun (Abu al-Waleed Ahmad Ibn Zaydún al-Makhzumi), 1003 ile 1071 yılları arasında Endülüs’te (Cordoba ve Sevilla) yaşamış, döneminin ünlü Arab şairlerindendir. Ama asıl ünü Endülüs’ü yöneten son Emevi halifesi III.Muhammed’in şair kızı prenses Wallada bint al-Mustakfi ile yaşadığı tutkulu aşktan gelir. Ibn Zaydun aristokrat geçmişi olan Makhzum sülalesindendir. Şiirlerin anlattığına göre Wallada sarışın, beyaz tenli, mavi gözlüdür, iyi eğitimli, zeki ve çekicidir, her erkeğin elde etmek için uğraşacağı bir kadındır. Bugünün Cordoba’sında, aşkları birbirine uzanan iki el figürüyle sabitlenmiş olsa da, yaşarken ayrılan aşıklardandır Wallada ve Ibn Zeydun. Kimine göre halifenin veziri Ibn Abdus’un entrikaları yüzünden, kimine göre Ibn Zaydun geçmişinde Emevi yönetimine muhalefet ettiğinden, kimine göre Ibn Zaydun Sevilla’ya sürgüne gidip araya yollar girdiğinden, kimine göreyse Wallada ölümüne kadar yanından ayrılmayacak olan Ibn Abdus’a aşık olduğundan ayrılırlar.

İnternette dolaşırken, birbirlerine yazdıkları şiirleri buldum-aşklarının bitiş sebebi gibi, bu şiirlerin gerçek sahipleri olup olmadıklarından da emin olamayız elbette- . İspanyolcadan serbest çeviri yaparak ekliyorum.

Wallada : Gözlerimde kıskançlık var, herşeyime
Herşeyine, zamanına ve bulunduğun yere.
Gözbebeklerimdeki asla geçmeyecek
Kıskançlığı fark ettin mi?
Wallada: "Tengo celos de mis ojos, de mí toda,
De ti mismo, de tu tiempo y lugar.
Aún grabado tú en mis pupilas,
Mis celos nunca cesaran..."

Ibn Zaydun : Senin aşkın insanlar arasında beni kutsar.
Kalbim ve düşüncem senin için endişelenir
Yokluğunda kimse beni yatıştıramaz,
Varlığınsa tüm dünyayı var eder.
Ibn Zaydun: "Tu amor me ha hecho celebre entre la gente.
Por ti se preocupan mi corazón y pensamiento,
Cuando tú te ausentas nadie puede consolarme,
Y cuando llegas todo el mundo está presente..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder