19 Temmuz 2010 Pazartesi

Kitap : "Her Şeyin Sonundayım" Tezer Özlü, Ferid Edgü mektupları

Türk edebiyatında, bir şekilde kendime hısım saydığım, kitaplarını ara ara evirip çevirip baştan okuduğum, ihtiyaç duyduğum zamanlarda duygularıma aklıma derman olan yazarlarım var. Bir elin parmakları kadar. Oğuz Atay, Bilge Karasu, Tezer Özlü, Sait Faik ve Yusuf Atılgan. Elbette çeviri yoluyla sohbet ettiğim hısımlarım da var, Kafka, Marquez, Maalouf, Saramago, Dostoyevski gibi. Ama kendi dilimde okuduklarım yine de bir başka gelir bana. Sanırım sohbetimize üçüncü kişiler dahil olmadığından, daha özel, daha gizlisiz saklısız olduğundan.

Bir iki aydır, bir kitabı başlayıp bitiremiyorum. Biraz havalardan, biraz kitapla ruh hallerimiz uyuşmadığından, biraz sinema ve dergilerin albenisine kapıldığımdan, biraz ... "Her Şeyin Sonundayım"ın yayınlanacağını duşmuş, sabırla beklemiş, çıkar çıkmaz almıştım. Ama alır almaz paylaşınca, "Yaşamın Ucuna Yolculuğun" un hayaletlerin azizliği yüzünden bilmem kaç kez postaya verildiği halde bir türlü basılmış halde Tezer Özlü'nün eline geçememesi gibi, "Her Şeyin Sonundayım" da ancak bana ulaştı.


"Sevgili Ferit, Bu sabah mektubunu bulmak, okumak, bana hem yaşamı hem de sonundaki ölümü daha dayanılır kıldı. Birden yüksek dağlar, henüz boz rengi olan yamaçlar, tepelerdeki beyaz kar, sessiz, küçük İsviçre köyleri anlam kazandı ve buraya geldim geleli ilk kez ayağım yere değdi..." Tezer



Iki dostun, birbirine yazdığı mektupları okumak... Yazdıklarında, sadece senin bilmeni istediği kadar kendini açan bir yazarın, özel hayatının önünde açılması... Okur olarak ne kadar bilmek istesem de, düşünmeden edemiyorum eğer yaşasaydı Tezer Özlü bu mektuplarının yayınlanmasını ister miydi diye. Anlaşılıyor ki, Ferid Edgü de bu konuda çok düşünmüş, kararsız kalmış. Ama nedense, sonunda, hepimize yazarın kendine ait odasına elimize kitabı alıp girme hakkını vermeyi seçmiş.

Önsözden : “Her yazarın kendine ait (Virginia Woolf’un deyişiyle) bir odası olduğuna ve bu özel odaya, eline kitabı alan herkesin girmeye hakkı olmadığına inandığım için. Bugün, Tezer’in tüm yakınlarının izni, hatta isteğiyle, bu mektupları yayımlarken önemle belirtmek istediğim bir nokta var: Tezer, hastalığının düşüşe geçtiği dönemlerde (bazıları klinikte) yazdığı mektuplarda, yaşadıklarını dile getirdiği kadar, saplantılarını, (sözcüğü bağışlayın) sabuklamalarını da dile getiriyor. Okur, bu mektupları bu gerçeği göz önünde tutarak okuyup anlamalıdır.” Ferid Edgü


Tezer Özlü'nün dili, gündelik hayatını anlatırken de, hastalığından ya da ilişkilerinden bahsederken de, kitaplarındakiler kadar özel ve özenilmiş. Bir yandan merakla ama öte yandan gizlice anahtar deliğinden bakar gibi utana sıkıla okuyorum. Aklım, bir insanın özel hayatı öldükten sonra göz önüne serilmemeli diyor.

Hamiş: "Her Şeyin Sonundayım", Sel Yayınları, 2010










3 yorum:

  1. Bu yazida italik olan disindakiler blog yazarinin cumleleri sanirim. Tezer Ozlu'nun bir kitabini okudum, cok az fikrim var ama, hissettigim ne ise, bu blogun yazari bu hislerimi tanimlamama yardimci olabilecek isigi tutmus, tesekkurler. Bu kitap gorselinin altinda, yayinevi ve yaimlanma yili yer almaliydi diye dusundum. Nurdan

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Evet, yazıda italik kısımlar kitaptan alıntı. Uyarı için teşekkürler.

    YanıtlaSil