31 Ağustos 2010 Salı

edebiyat ve edebiyat dergileri

Masallar, öyküler, şiirler, romanlar olmasaydı, sadece kendi küçük dünyamı bilir, orda kalırdım. Sadece kalsam yine iyi, bir de kendi küçük dünyamı herşeyin merkezi, biricik gerçek sanır, buna inanırdım. Elbette gazeteler, televizyonlar şehrimin dışında, uzak diyarlarda da hayatlar olduğunu söyler gösterirdi bana. Fakat, kim anlatır ki küçük kara balığın hikayesini gazetede? Uykudan önce Adile Naşit’in anlattığı masallarla biraz genişleyen ufkum, illaki gelir devlet televizyonunun ve aklımızı, ahlakımızı koruyan düşüncelerimizi düzene sokan RTÜK’ün duvarlarına dayanırdı. Masallar olmasa çocukluğum, kupkuru, ıpıssız bir yer olurdu. Görünür görünmez her şeyin, herkesin konuştuğu, eğlenceli, ürkütücü, rengarenk masal dünyasından usulca öykülerin/şiirlerin/romanların uçsuz bucaksız dünyasına geçtim. Meğer, Kaf dağının arkasında başı sonu bilinmez bir diyar varmış, bu diyarda ben diyeyim bir milyar sen de on milyar insancık başka başka hallerde yaşar, çeşit çeşit dilde konuşurmuş. Bu diyarda olan bitenin, öncesi sonrası diye bir sırası da yokmuş, herkes gelir başından geçeni uzunkalemlere anlatır, uzunkalemlerde dinlediğini aklında evirir çevirir kağıtlara yazarmış. Uzunkalemlerin bu diyardaki görevi, olanın biteni dört bir köşeye bildirmek, öncesiz sonrasız bu yerde unutulmamasını sağlamakmış.

İşte bu diyarda, öncedesonradabirzamanda yaşayan bana, yaşadığım yerin köşesiz bucaksız dipsiz olduğunu, karşıma çıkan insanların başından türlü haller geçtiğini, öfkelenmeden, git başımdan nerde yaşarsan yaşa demeden, sen kötüsün iyisin varsın yoksun diye dizilere bölmeden, ezcümle karşımdakinin ölçüsünü kendime bakıp ölçmeden, bana anlatacakları öyküleri dinlemeyi bu uzunkalemlerden öğrendim. Bir de uzunkalemlerin soluklandıkları, buluşup, yazdıklarını birbirlerine okuttukları yerler varmış. Bilmem uzunkalemler ne diyor ama, biz bu yerlerin kağıt üstünde olanına Edebiyat Dergisi diyoruz.

Sadece yazarın,şairin, eleştirmenin değil, bence aynı zamanda okurun da soluklandığı yerler edebiyat dergileri. Her ay düzenli olarak aynı dergiyi almasam da içlerinden birini almayı ihmal etmemeye çalışıyorum. Edebiyat dergileri üstüne başka bir yazı yazacağım, daha sonra. O yüzden bu yazı hem giriş olsun gelecek yazıya, hem de bir kapanışı, bir yeni başlangıcı, bir de geç tanışmayı paylaşmış olayım.

Kapanış haberi sevdiğim bir edebiyat dergisinden, Virgül’den. Editör, giriş yazısında kapanışı böyle duyurmuş.

“Okumakta olduğunuz, Virgül’ün son sayısı. Ekim 1997’den beri, 12 yılı aşkın bir süredir aralıksız yayımlanmakta olan dergimiz tahmin edilebilecek ekonomik zorluklar ve dağıtım sorunları yüzünden yayın hayatını sona erdiriyor. – Aslında Virgül için çok uzun zamandır ciddileşmiş sorunlar bunlar; bir yıl önce derginin periyodunu iki aya çıkararak geçici bir çözüm denemiştik... Editörden köşesi de en son bir yıl önce, periyot değişikliğinin duyurusu için kullanılmıştı. Bir de derginin kapandığı söylentilerinin asılsız olduğunu belirtmek için. Bu kez kulağımıza bir şey gelmedi, ama söylentiler doğru: Kapanıyoruz.” http://www.virguldergisi.com/

Yeni başlangıç, üç aylık edebiyat dergisi “Roman Kahramanları” için. Hoş geldiler uzunkalemlerin soluklanma mekanına. Dilerim, uzun soluklu olurlar, yazılmış ve yazılacak roman kişileri üstüne söyleşmeye devam ederler.http://www.romankahramanlari.com/ilet.aspx

Geç tanışma ise iki aylık edebiyat dergisi “Sözcükler” için. 2007 den beri yayınlanıyormuş ancak 27.sayıda karşılaştık. Kesinlikle doyuran bir dergi, eğer şimdiye kadar okumadınızsa mutlaka okumalısınız derim.http://www.sozcuklerdergisi.com/ 

“...
aldırışsızlık da bir çeşit rahatlamaymış
         sonunda.
Şimdi gene bir sürgündesin kendinden,
uyandığın yer uyuduğundan başka.”
Cevat Çapan-Kaldığımız Yerden / 27. sayının ilk şiirininden bir bölüm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder