24 Ağustos 2010 Salı

Tut kolumdan çek götür beni!

Tut kolumdan çek götür beni! Kim bu beynimdeki kimyasallara talimat veren? Arada bir bana da “bak başka bir ruh haline gidiyoruz, hazır mısın?” diye sorsa ya. Mesela dün akşam ki iş yemeğinde, bir yandan yiyip, bir yandan düşünüp, bir yandan sohbet ediyor ve en önemlisi de durumdan keyif alıyorken... hop hop hop değiş tonton... daha neye takıldı kafam farkına bile varmadan, içimde bir huzursuzluk... Neyse ki yemeğin bitmesi uzun sürmedi de huzursuz ruhumu alıp evime çekildim. Uykudan önce bir bardak ılık süt niyetine, Atuan Mezarları’nda dolaşmak da iyi geldi.

Beynimdeki efendi, bugün için kasvetli bir ruh halini uygun görmüş bana. Sağolsun. Bakalım biraz çikolata, rüzgara karşı nefes egzersizi, akşam da Boğaz’da mehtap keyfi ile “tut kolumdan çek götür beni! Hüp diye içine çek beni!” komutunu veren ben olabileck miyim?

Not: Aslında bugün Saramago’nun ölümünün ardından diğer dünya yazarları ne demiş onları toparlayıp yazacaktım. Bir de eşi Pilar del Rio’nun El Pais’te yayınlanan “Viaje por Saramago” yazısını çevirmeye başlamalı. Duydun mu beynimdeki sevgili efendi, yapacak çok iş var biraz rahat ver olur mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder