18 Ağustos 2010 Çarşamba

Duydu

“Hode’un Kahramanlıkları’nda söylendiği gibi: Günün ağarması dünyayı ve denizi vareder; gölgeden şekli çıkartır; düşü karanlıklar krallığına kovar” Ursula K. Le Guin – Yerdeniz Büyücüsü




Uyandı. Beş aydır böyleydi. Gecenin içinde bir anda birden gözlerini açıyordu. Esnemeden, yatakta bir kaç kez dönmeden, irkilmeden, uyku haliyle bilinç hali arasındaki o bulanık bölgeye hiç uğramadan uyanıyordu. Sanki az önce uykuda değil de, bir toplantının ortasındaydı. İlk bir kaç hafta, ne olduğunu anlamak için etraftaki sesleri, kafasındaki düşünceleri, akşam yediği yemeği, yatmadan önce su içip içmediğini dolayısıyla çişinin olup olmadığını, vücudunda bir yerin ağrıyıp ağrımadığını, odanın ısısını, kafasına bir şeyin takılıp takılmadığını, uykusunu böleceğini düşündüğü şeyleri tek tek gözden geçirdi. Hiç biri değildi. İkinci ay tamamlandığında, vücudundaki benlerin sayısını, uyandığı zamanları –şimdiye kadar asla aynı olmamıştı-, uyandığı andaki vücut sıcaklığını ve kilosunu, perdelerin aynı şekilde kapalı olup olmadığını, cep telefonunda kaç yeni e-mail olduğunu kaydetmeye başladı. Bir sonuca ulaşamadı. Dördüncü ayın sonunda, uyanır uyanmaz vücudundaki benleri saymak yerine çay demlemek için mutfağa gittiğinde, deliksiz uykuların, sabahları çalan saati sürekli erteleyerek yatakta mayışmaların bittiğini ve duruma alıştığını farketti. Uyandı. Beş aydır bu böyleydi. Balkonun kapısını açtı. Yüksek blokların arasından ay batmak üzereydi. Geçti karşısına oturdu. Kendi soluğu, ayın aşağı doğru kayışı, gecenin renk değiştirmesi, kaldırımın kenarında uyuyan köpeğin soluğu, yapraksız ağacın hışırtısı, taşın duruşu, evlerden yükselen uyku kokusu, çok uzaktan belirsiz bir motor sesi, serçenin başını diğer kanadının altına sokuşu, çaydanlıkta kaynayan suyun sesi. Ay battı. İnceden bir kar başladı. Duydu. Uyanmaları sebepsiz değildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder