17 Eylül 2010 Cuma

Sonbahar

Sonbahar geldi. Ruh halimin, en dip ve en tepe noktalara yolculuk ettiği; anlık değişimlerin aklımı, duygularımı silkelediği, dengesizliğimin mevsimi, hoşgeldin! Doğduğum mevsim olduğu için, gönlümde yeri başka sonbaharın. Benim için, bir yılda olanı biteni, görüleni, duyulanı elden geçirmenin; tozunu alıp parlak güneşinde bakmanın; değer biçip yerine koymanın vakti... Durup uzun uzun kendimi izlemenin, hayal kurmanın, saçlarımı okşamanın, ruhum diplerden tepelere, tepelerden diplere salınıp dururken kaybolmayayım diye elimden tutmanın, yağmurlarla yıkanmanın vakti... Seçtiklerimi gözden geçirmenin, bir tepeye çıkıp yolları seyretmenin, gülmenin ve ağlamanın vakti...


“Bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru, bu kadar yalın
bu kadar el değmemiş
sıradan bir gerçeği daha kolları bağlı hayatımızın
bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri
her sonda her başlangıçta ve her defasında
alır gibi bir başkasını karşımıza
perdeler çekip, ışıklar söndürüp
oturup yatağın içinde bir başımıza
sorgulamak kendimizi
öğrenmek ikizin anadilini, ikinci belleğimizi
öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz
karanlık günlerimizin kenar süslerini
biterken bir yılın son günleri
biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
gençlik ikindilerini
kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri”
                            Murathan Mungan


Doğanın, yeniden doğmak için, ölüme yakın karanlığa çekilmesini seyretmenin; ölüm ve hayat hakkında düşünmenin, hayata bir anlam bulmaya çalışmanın vakti... Ayağımın altındaki kuru yaprakların sesine kulak vermenin, serinleyen havada ürpermenin, denizin karşısına geçip üstündeki kocaman gemileri nasıl kaldırdığına bir kez daha şaşmanın vakti... Kendimle yanlız kalmanın, yalnızlığımda çoklanmanın, kendime masallar anlatmanın vakti...

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ülkenin birinde masallara inanan, kurbağaları prens sanan, zümrütü anka kuşunu istediği zaman çağırıp kaf dağının arkasına giden, devlerle, cücelerle, tek gözlülerle, üç gözlülerle, kuşlarla, balıklarla, peri padişahları ve kızlarıyla arkadaş bir tuhaf insan yaşarmış. Kimi gün, kendine görünmez iplerden kafesler örer, farketmeden içine girip sonra da eyvah hapsoldum, biri beni burdan kurtarsın diye söylenip durumuş. Kimi gün de, zamanları kişileri birbirine karıştırır, önceye sonraya gidip gelirmiş nerde olduğunu bilmeden dolanır dururmuş oturduğu yerde. Günlerce sustuğu da olurmuş, günlerce konuştuğu da. Bunca yıl, Yerdeniz Ülkesi’nden habersiz yaşadığı için, kendisine gerçek adını verecek bir büyücü ile karşılaşmamış. O yüzden de kimse ona istediğini yaptıramazmış. Mevsimin yazdan kışa döndüğü, dünya üstündeki tüm canlıların karanlık tarafa bakıp, aydınlığa giden yolları gözden geçirdiği, sarı mevsimdeki günlerden bir gün, oturduğu yerden telaşla kalkmış - Acelesi olduğundan mıdır, yoksa tuhaflığından mıdır bu teşası bilinmez- ve yürümeye başlamış. Önce, yönsüz bir yürüyüşmüş bu, o yüzden aynı yoldan bir çok kez geçmiş. Sonra, durmuş ve dinlemiş, etraftaki sesleri, kalbinin tıp tıplarını. Bir şey duymamış. Olduğu yere oturmuş, beklemeye başlamış. Beklerken de gelen geçen mahlukatla, esen rüzgarla, gökyüzüyle ve yıldızlarla, toprakla konuşmuş. Niye telaşla yerinden kalktığını, neden dolanıp durduğunu ve birden buraya oturduğunu sormuşlar, anlatmış. Ne kadar zaman geçti bilinmez, konuşacak konular bitmiş, herkes susmuş ve kendi içine dönmüş. Tam o sırada, bir ses duymuş tuhaf insan. Dışardan değil, içinde bir yerden... Bilmediği bir dilde konuşuyormuş ses, hep aynı şeyleri tekrarlayarak, sakin sakin, yıllar sonra nihayet sıra ona gelmiş gibi durdurak bilmeden... Sesin konuştuğu lisanı çözüp, ne dediğini anladığında yerinden kalkmış, doğmadan önce bile bu yolu biliyormuş kadar emin yürümeye başlamış.

Yürüdüğü yol nereye mi varmış?

Doğmadan önce bile bu yolu biliyormuş kadar emin yürümeye başladığından beri, hiç konuşmadığından bunu şimdilik kimse bilmiyormuş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder